Anlatmak & Anlaşılmak

Duygularımızı, düşüncelerimizi ya da bilgilerimizi aklımıza gelen her türlü yolla başkalarına aktarma eylemine iletişim diyoruz.  Peki, aktarma eyleminde temel olarak ne yapıyoruz? Anlatıyoruz. Peki, neden anlatıyoruz amacımız nedir bunu yaparken? Elbette ki anlaşılmak.

İnsanlar çoğu zaman birbirleri ile iletişim kurma çabalarının sonucunda anlaşılmadıklarını düşünüyorlar. Karşılarındaki için “elimden gelen her türlü çabayı gösteriyorum ama beni anlamıyor.” diyorlar. Şunu hayal etmenizi istiyorum. Genellikle anlaşılmadığını ifade eden insanlar, bunun sorumlusu olarak karşılarındaki kişi ya da kişileri gösterirler. Hatta bunu bedenlerini kullanarak yaparken de ellerini işaret parmakları ileriye gelecek biçimde açıp diğer parmaklarını kapalı tutarak yaparlar. Sorumluluğun karşımızdaki kişiye yüklenmesi, işin kolay yoludur çünkü. Ama lütfen dikkat edin. Sizin işaret parmağınız karşınızdaki kişiyi gösterirken, kapalı olan diğer parmaklarınız kimi gösterir? Evet, sizi gösterir.

İletişim konusunda başarılı olmak istiyorsak, karşımızdaki kişi ya da kişileri gösteren işaret parmağımıza değil de, kendimizi gösteren diğer parmaklarımıza odaklanmamız gerekiyor. 

Her zaman yaptığımız şeyleri hiç değiştirmeden aynen yaparak, sonucunda karşımızdaki kişilerden farklı tepkiler beklemek ne kadar gerçekçi olur sizce? Birilerinin bize daha farklı tepkiler vermesini arzu ediyorsak, önce biz onlara karşı davranışlarımızı gözden geçirmeliyiz.

Yaşamın içinde hiçbir davranış durup dururken ortaya çıkmaz. Her davranışın mutlaka bir nedeni vardır. Kimi zaman bu neden o an yaşanan bir durumdan kaynaklanır. Kimi zaman da daha önceleri yaşanan durumların bıraktığı kalıntılar sonucunda ortaya çıkar. İnsanların kendilerini tanıma süreçlerinde gözden geçirmeleri gereken konulardan biri de budur.

Hem diğer insanlarla iletişimde başarılı olabilmek hem de kendimizi daha iyi tanıyabilmek için davranışlarımıza dürüstlükle göz atmamızda büyük yarar var.

Kamuran DİNÇSOY